Mahsun ve küçücüktü onu tanıdığımda
Gök maviliğinin altında elele göz göze geldiğimizde
Okyanuslarda balık yumurtası kadardı akıllarımız
Aşkımız her demde suskunlukla cevap verebilirdi
Gülüşlerimizde bıyık altı tebessüm ettiğimde
Yalnızlığım sokak lambaları gibi sönerdi tek başına
Tenha yollar kadar kimsesiz ve öndersizdim, çaresizliğimde
Yol kenarındaki o ağacın altında onunla hep buluşurduk
Aşkı hissettik beraberce kalplerimizdeki heyecanlarla
Sevgiyi anladık ama sevişmeye hazırlanmadık bir türlü
Sevdamız yol boylarındaki ateş külü üzerinde yalınayaklı gibiydik
O bana ben ona her halukarda gülüşürdük, onu tanıdığımda
Suların serinliğindeki karanlık derinlikler can acıtıyor dostum
Sararan sonbaharımda gül dökmüş anılarımı bıraktım oracıkta
Dostlarıma hüzün beynimde paramparça olmuş zavallı bir acıyı
Onu tanıdığım o günlerdeki mutlu günlerimiz resimlerde kaldı artık
Şimdi sen bende hala aynen o hüzün gözlü bir kız çocuksun
Bir zamanlar Everest dağı gibi yüksek Dicle ve Fırat gibi akışkandın
Yüreklerimizde hep yeşeren taze karanfiller kala kaldı bizlerde
Ömrümüzde hep inadına açıldılar her türlü iklimlere dayanarak
Dil varmaz, sorgu tutmaz yüreğimdeki yaralarım
Bir tek o aklımda kalan o ela gözlerindeki ilkbaharın
Sana merhaba deyip artık el sallayamıyorum umarım ardından
Yorgun Ali lila renkli öpücüklerle artık seni öpemiyorum dudağından
Kan revan içindeki gözyaşlarımla his ve duygularımla seni.